Müslümanların Temel Hakları Tartışmaya Açılıyor

Müslümanların Temel Hakları Tartışmaya Açılıyor

Yeşiller Eş Başkanı Cem Özdemir ve Yeşiller Meclis Grubu Din Siyaseti Sözcüsü Volker Beck beraberce yayımladıkları bir bildirgede mevcut İslam-i kuruluşların dini cemaat olarak tanınmasını reddediyorlar.

İki siyasetçinin Kasım sonlarında ‘‘Islam einbürgern‘‘ adı altında yayınladıkları belgenin en azından başlığı takdire değer. Ancak bazı bölümlerde kullanılan yıkıcı içerikler ve kısmen başarısız ve genelleştirici düşünceler başlığın tam tersini hedeflediği izlenimini taşıyor.

Özdemir ve Beck Kuzey Ren Vestfalya’da SPD-Yeşiller hükümetinin şimdiye kadar kat ettiği kazanımlara zarar vermiyor sadece. Bununla birlikte yayımlanan belgedeki bazı görüşler Yeşiller’in de hükümette olduğu ve yıllardır İslam din derslerinin verildiği Hessen, Aşağı Saksonya, Bremen ve Hamburg eyaletlerinde ki mevcut uygulamalar ile de çelişiyor.

KRM Almanya’da organize olmuş Müslümanların yüzde 75’den fazlasını temsil ediyor

Beck ve Özdemir’in yayımladığı bu belge ile Müslümanların temel ve asli hakları tartışmaya açılıyor. Beyefendiler Müslüman kuruluşlara Müslümanların sadece küçük bir kitlesini temsil ettiklerini iddia ediyor. Ancak Almanya Müslümanlar Koordinasyon Konseyi (KRM)‘nin içinde organize olmuş İslam Konseyi (Islamrat-IR), Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD), Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği (DİTİB) ve İslam Kültür Merkezleri Birliği (VIKZ)‘in Almanya’da organize olmuş Müslümanların yüzde 75’inden fazlasını temsil ettiklerini hiç dile getirmiyorlar. Almanya’da bulunan yaklaşık 2400 caminin 1800’ü KRM’de organize olmuş bu cemaatlere bağlıdır. Özdemir ve Beck bu realiteyi bilerek veya bilmiyerek kamuoyundan saklamaya çalışıyorlar.

Dini cemaatlerin değerlendirilmesinde çifte standart mı?

Dini cemaatlerin kısmen etnik ve ortak dil üzerinden oluşmuş yapılanmalarının varlığı ve hala eski vatanları ile duygusal bağlarının bulunması Özdemir ve Beck’in yayımlamış oldukları metinde eleştiriliyor. Cemaatlerin resmi din olarak kabul edilmesi için bunlar engel olarak değerlendiriliyor. Bildirgede büyük İslam-i kuruluşların yapılarının ‘‘milliyetçi (etnik), siyasi ve dil üzerinden oluştuğu ancak inanç üzerinden oluşmadığı‘‘ cümlesi yer alıyor. Burada ise bir çifte standartın uygulanıp uygulanmadığı sorusu gündeme geliyor.

Aynı şekilde bazı eyaletlerde resmi cemaat olarak kabul edilmiş Avrupa/Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ve Pakistan kökenli Ahmediyye Cemaati üyelerinin gayet tabii olarak geldikleri ülkeler ile bağları mevcut. Bu cemaatlerden bazıları hatta aktif siyasette de rol üstleniyor. Örneğin AABF’in yöneticileri Türkiye’de gerçekleştirilmiş olan son iki genel seçimde Halkların Demokrasi Partisi (HDP) adına millet vekili adayı olarak aktif siyaset yaptılar.

Cem Özdemir ve Volker Beck yayımladıkları belgede bu gerçeği belki Yeşiller Partisinin Türkiye’de ki seçimlere Alman halkının vergileri ile HDP’ye yardım ettikleri için mi dile getirmiyorlar acaba? Alman Katolik kilisesi bile başka bir ülkeden yönetiliyor.

Ancak hiç kimse – doğru olan da budur aslında – Vatikan’ın burada ki başpiskoposları tayin ettiğinde veya Yahudiler Merkez Konseyi’nin İsrail hakkında siyasi demeçler verdiğinde, Sırp-Ortodoks Kilisesinin Balkanlar ve Kosova hakkında ki siyasi pozisyonlarını problem olarak görmüyor. Bunda aslında hiçbir sakınca da yok. Dinler aslında etnik, ulusal, dil ayrımı ve sınırlaması yapmadan bütün insanlığa hitap eder. Bu nedenden dolayı dini cemaatlerin sadece bir tek ülke ile irtibatı olması değil de bütün ülkeler, diller, kültürler, uluslar, etnitiseler ve dünyada yaşayan tüm insanlara hitap etmesi ve ilişkide olmak istemesi garipsenecek bir olay değil, aksine çok doğaldır.

Schäuble: „İslam Almanya ve Avrupa’nın parçasıdır“

Zamanın İç İşleri Bakanı Wolfgang Schäuble nasıl noktayı koymuştu? ‘‘İslam Almanya’nın ve Avrupa’nın bir parçasıdır. O bugünün bir parçasıdır ve o geleceğimizin de bir parçasıdır.‘‘ Bu cümleyi baz aldığımızda Yeşiller Partisinin yöneticileri yaptıkları öneriler ile sadece geçmiş ile değil, bugün ile de bağlarını koparıyorlar ve yarını inşaa etmede de engel oluyorlar. Birzamanların yenilikçi ve hoşgörülü partisi adına aslında çok yazık. Bu parti ne hallere düşmüş!

İş insanı Mustafa Sayın’dan Ramazan Sönmez’e ziyaret
Önceki İş insanı Mustafa Sayın’dan Ramazan Sönmez’e ziyaret
Çıkarlara hizmet mi yoksa insana hizmet mi?
Sonraki Çıkarlara hizmet mi yoksa insana hizmet mi?