Milletvekili Zeybek: ‘Hükümetin müftülük sorununu çözme çabası yok’

Milletvekili Zeybek: ‘Hükümetin müftülük sorununu çözme çabası yok’

 İskeçe SİRİZA Milletvekili Hüseyin Zeybek, hükümet tarafından hazırlanan yeni müftülük tasarısıyla ilgili meclis genel kurulunda söz aldı. 

Hüseyin Zeybek, hükümetin son derece önemli olan müftülükler konusunu alakasız yasa tasarılarına dahil edip geçiştirmek amacında olduğunu belirtti. 

Yeni Demokrasi Partisinin doğrudan azınlığı ilgilendiren bir konu hakkında azınlığın görüşlerini önemsemeden, din özgürlüğüne otoriter bir yaklaşımla müdahale etmeye çalıştığını belirten Hüseyin Zeybek, hükümetin din özgürlüğüne saygısı olmadığı gibi müftülük sorununu çözme çabasına da girmediğini vurguladı. 

Söz konusu tasarının müftülükleri Eğitim ve Din İşlerine bağlı bir devlet dairesine dönüştürme çabası olduğunu söyleyen Zeybek, bu şekilde müftülüklerin asıl özellikleri olan dini karakterlerini yitireceklerini ve resmi bir devlet dairesine dönüştürüleceklerini belirtti. 

Hüseyin Zeybek’in mecliste yaptığı konuşma şu şekilde: “Benden önce kürsüye çıkan arkadaşlarım çevre hükümlerini konusuna değindiklerini düşündüğümden Eğitim ve Din İşleri Bakanlığı ile ilgili hükümler ve çoklu yasa tasarısının 142. ile 167. maddeleri konusuna değinmek isterim. 

Öncelikle belirtmek isterim ki, yangınların neredeyse tüm ülkeyi sardığı bir dönemde, özellikle çevre karşıtı konulara değinen bir yasa tasarısını meclise taşımanız kabul edilemez bir olaydır. 

Bu çoklu yasa tasarıları arasına, Müftülüklerin yeniden düzenlenmesi ile ilgili Yeni Demokrasi Partisinin önerisi de bulunmaktadır. 

Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki, ayrı bir yasa tasarısı ve karşılıklı fikir alışverişi sonucunda alınması gereken ve azınlık mensupları için son derece önemli olan Müftülükler konusunu alakasız yasa tasarıları arasına katıp geçiştirmek çabaları içerisindesiniz. 

YDP hükümeti, doğrudan azınlığı ilgilendiren bu konuyu, azınlığın görüşlerini önemsemeden, din özgürlüğü konularına otoriter bir şekilde müdahale etme girişimindedir. 

Burada belirtmek isterim ki, hükümetin bu tutumu tek bir şeyi kanıtlıyor, o da din hürriyetine hiçbir şekilde saygısı olmadığı ve Müftülük sorununu çözme çabasında olmadığıdır. 

Daha ilk maddelerden başlayarak, Müftülüklerin doğrudan Eğitim ve Din İşleri Bakanlığına bağlı devlet dairesi olacağı vurgulanmaktadır. 

Bu şekilde müftülükler asıl özelliklerini yani dini karakterlerini yitirerek resmi devlet dairelerine dönüştürülmektedir. 

Bir kez daha vurgulamak isterim, bu bir gerilemedir ve bu tercihin hizmet ettiği amaç, müftünün yasallık ilkesini ve yargı karakterini korumak ise, şahsi görüşüm, miras ve aile hukuku ile ilgili yargı yetkilerinin ayrı tutulması gerektiğidir. 

Daha ilk maddelerde görüldüğü gibi, müftülüklerin personel alımı için arttırılan kadrolarının abartılı bir sayıda olduğunu görmekteyiz. 

Sağlık sistemi ile ilgili olarak, özellikle İskeçe Devlet Hastanesi'ne değinmek isterim. Tüm branşlarda ciddi eksikliklerin olduğu bir dönemde, eğitim sisteminde ciddi bir kadro eksikliği bulunan bir dönemde, Müftülükler için öngörülen kadroların fazla olduğuna ve bu girişimin tamamen Müftülüklerin bürokratik bir işleyiş biçiminin yaratılmasına katkıda bulunduğuna inanıyorum. 

Müftü adayı listesi hakkında görüş sunacak bir Danışma Kurulunun kurulmasını belirleyen 158. madde ile ilgili de ciddi soru işaretleri gündeme gelmektedir. 

Bu kanun maddesine itirazlarım şu şekildedir: 

İlk olarak, danışma kurulunun sadece 33 üyeden oluşacağı ve bunlardan sadece 10'unun müftülüklere kayıtlı imamlar olacağı belirtilmektedir. İskeçe'deki kayıtlı ve aktif imamların sayısı bir merak konusu? Acaba müftülüğe kayıtlı aktif imam sayısı 10’u bulmakta mıdır? 

İkincisi, bu 33 üyenin kura sonucu belirlenmesi. 

Üçüncüsü de, kurulun önerileri yetkili bakanı etkilememekte, sonuç olarak bakan istediği kişiyi atamaktadır. 

Danışma Kurulunun az sayıda üyeden oluştuğunu belirtmek isterim. Ayrıca sadece müftülük listelerinde kayıtlı olan imamlara yer verilmektedir. Oysa camilerde görev yapan tüm aktif imamlar bu listeye dahil edilmelidir. 

En önemlisi de kura sisteminin dini lider seçiminde ciddi bir yöntem olmadığını da vurgulamak isterim ve tüm süreç bir piyangoymuş gibi ele alınmamalıdır. 

Son olarak, kurulun görüşü bakanda bağlayıcı bir unsur oluşturmuyorsa, var olma nedeni ve bu yöntem sorgulanmalıdır. 

Dolayısıyla, müftü Eğitim Bakanı tarafından atandığına göre, oluşturulan kurulun hiçbir yetkisi yoktur. Tamamen simgeseldir. Belirli yetkilere sahip bir kurul hiçbir koşulda tüm azınlığı temsil edemeyeceği gibi, bu müftülük sorununu çözmek istemediğinizin bir ispatıdır. En önemlisi de aldığınız bu kararlar azınlıkla istişare yoluyla alınmadığından azınlığı yok saydığınızın bir göstergesidir. 

Partimin bu konudaki tutumunun net olduğunu düşünüyorum, bu nedenle bu hükümlere katılmıyoruz. 

Azınlığımızı ilgilendiren ve alınacak her karar ile ilgili önce azınlıkla istişare etmeniz gerektiği düşüncesindeyiz. 

Ayrıca, yasa tasarısının 153. maddesinin çok büyük bir hata olduğunu vurgulamak isterim. Buna göre müftülük makamına gelecek olan kişinin müftülükte kayıtlı on yıllık imam deneyimine sahip medrese mezunu olması maddesidir. Bu bir nitelik sayılamaz ve müftünün makamını ve statüsünü itibarsızlaştırır. 

Basit bir deyişle, dini bir lise mezununu dini bir lider statüsüne getirmektedir. Sanırım benzer örnekler Ortodoks Kilisesi'nde mevcut değildir. Bu yüzden burada müftünün itibarını zedelemek gibi bir amaç olduğu ortadadır. 

Son derece önemli bir diğer konu da, vakıf yönetim kurullarının müftülüklerle olan bağlantısıdır. Geçmişte, vakıf yönetim kurullarının müftü ile tek bağlantısı, sadece aldıkları kararı denetlemesiydi. Özünde bağımsızdırlar. 

Şimdi, söz konusu tasarıda: 
- Vakıf heyetlerinin elemanları, tayinli Müftülerin gerekli gördükleri durumunda elemanları Müftülüklere tahsis etmeleri mecburiyeti doğmaktadır. 

- Müftülüklerin ek gelir kaynakları, vakıf heyetlerinin yönetimi altındaki bağışlar ve miraslardan ve bunlardan gelen fonlardan sağlanacaktır. 

- Vakıf Heyetleri Müftülüklerin barınması ile ilgili ücretsiz olarak bina tahsis edebilecek, bunun karşılığında o mülklerin vergisinden muaf tutulacaktır. 

Birçok kez gündeme getirdiğim diğer bir konu da, 2008 yılından bu yana yasal çerçevesi henüz tamamlanmadığı gerekçesiyle yapılmayan vakıf heyeti seçimleridir. 

Vakıf heyetlerinin yönetim kurulu seçimleri henüz çözülmemiş ve sürekli görev süreleri uzatılırken vakıf heyetinin asıl görevini göz ardı ederek vakıf mallarını bir hazine olarak görmektesiniz ve bu ekonomik kaynağı devlet dairesine dönüştürdüğünüz müftülüklere aktarmaktasınız. 

Yargı yetkisini kullanan ve dini bir görevi olan müftüye devlet memuru yemini ettirerek müftülükleri devlet dairesine dönüştürüyorsunuz. Burada işlevlerin tam olarak karıştırıldığını ve din özgürlüğü ayrımını açık bir şekilde görüyoruz. 

Sözlerime son verirken, bu çabalarınızın seçimden önce azınlık konularını ele almak için son şansınız olduğunu düşünüyorum. Kesin olan, çözmek istemediğiniz müftülük sorununu bu hükümlerin çözmeyeceği, bundan önceki müftü atama prosedürü ile uygulamada bir farklılık yoktur. Son olarak, oluşturduğunuz danışma kurulu azınlığı temsil etmemektedir ve karar verme niteliği yoktur. Atama kararı yalnızca bakana aittir. 

Azınlığa karşı olduğunuz artık çok açık, kimseyle istişare etmeye bile tenezzül etmediniz. Aynı zamanda bu şekilde, azınlığın dini liderinin rolünü de küçümsüyorsunuz. 

Bu görüşlerimi Bakanın ciddiye alarak bu yasayı geri çekmesini talep ediyor aksi taktirde kabul edemeyeceğimi ve bu yasaya hayır oyu vereceğimi belirtiyorum.” 

AK Parti Sözcüsü Çelik'ten Başbakan Miçotakis'e tepki
Önceki AK Parti Sözcüsü Çelik'ten Başbakan Miçotakis'e tepki
Cumhurbaşkanı  Steinmeier’in uçağında yanlız döner yoktu
Sonraki Cumhurbaşkanı Steinmeier’in uçağında yanlız döner yoktu